Muğla’dan Berlin’e, Berlin’den bütün dünyaya uzanan organik ve kaliteli Buram Bal’ın yolculuğunu işadamı Cengiz Manav ile konuştuk.
Girişimcilik ve ihracat alanında ilham verici bir hikayesi var Buram Bal’ın. Avrupa’ya ihracatın zorlukları, püf noktaları ve başarı hikayesini Buram Bal CEO’su Cengiz Manav ile yaptığımız sohbette bulacaksınız.
Cengiz Bey, Buram Bal nasıl ortaya çıktı?
Arıcılık mesleği bizde artık bir gelenek haline geldi diyebiliriz; üç kuşak önce başlamış kadim bir gelenek. Manavlar olarak yolu arıcılıktan geçmemiş bir kardeşim yok diyebilirim. İşte biz bu geleneği bir tık ileri götürdük. Önce Avrupa’da pazar araştırması yaparak bir fizibilite raporu oluşturduk. Bu rapora baktığımızda piyasada ciddi bir kaliteli bal talebi olduğunu gördük. Bu boşluğu doldurmak içinde piyasaya girdik.
Türkiye’de 70-80 kovanlı bal üreticisi bir aileden gelmekteyim. Az çok bal üretim ve pazarlama noktasındaki sıkıntıları görebiliyorum. Avrupa’da çok tercih edilen bir bal markası olan Burambal’ın CEO’su olarak bu sektörü tercih etmenizin özel bir sebebi var mıydı? Ve verdiğiniz karardan hiç pişman oldunuz mu?
Yukarıda da belirttiğim gibi balcılık bizde üç kuşaktır devam eden bir gelenek. Cengiz Manav olarak da ben bu işi gerçek anlamda seviyorum. Atalarımızın başlattığı bu geleneği manevi değerlerimizden kopmadan modernize etmek ise yegane amacımız. Aynı kaliteyi sonuna kadar koruyarak daha modern tesisler ve koşullarla bu işi en üst seviyeye taşımayı planlıyoruz. Sadece iş olarak görmediğim bu sektörde yer alma kararımdan ise bir kere bile pişman olmadım.
Evet, anlıyorum. Peki bu sektörün Cengiz Manav’a göre olumlu ve olumsuz tarafları neler?
Bal gibi tamamen doğal ve şifalı bir ürünü en kaliteli biçimde üretip,insanlara sunmak ve onlara faydalı olmak bu işin en güzel tarafı. Olumsuz kısma geldiğimizde ise piyasada halen bu işin ciddiyetini kavrayamamış, bilinçsiz üreticiler var. Onlar yüzünden tüketici bal alırken acaba aldığımız bal gerçek bal mı gibi kuşkulara kapılabiliyor. Bilinçsizce kullanılan tarım ilaçları ve sahte bal piyasası arıcılıkta ağır hasarlar oluşturuyor. Temennimiz sadece bu sektörde değil tüm gıda sektöründe insan sağlığını önemseyen üreticilerin azınlık olmaktan çıkması.
Bal ürünleri oldukça riskli bir iş. Hele son zamanlarda ortaya çıkan glikozlu sahte ballarla birlikte Burambal’ı güvenle çocuklarına yediren, kendileri tüketen tüketicilere ballarınız ve üretim hassasiyetiniz hakkında bahsedebilir misiniz? Yani Burambal’ın farkı ne?
Biz üretimimizin tamamını Almanya Berlin’de yapıyoruz. Siz Alman gıda otoritelerinin bu konuda ne kadar sıkı ve hassas olduğunu biliyorsunuzdur. Bu nedenle Almanya’da üretim yapmak ciddi bir özgüven ister. Biz bu ciddiyet ile hijyen koşullarına çok dikkat ederek ballarımızı piyasaya sürüyoruz. Geleneksel damak tadımıza uygun o eski lezzetleri modern tesislerde üreterek, piyasaya sürmek en önemli farkımız.
Peki, Sizin milyonlarca işçiniz var. Bu işçiler için “yani arılar için” neler yapıyorsunuz?
Öncelikle işlerini severek yapan, bilinçli arıcılar ile çalışmaya dikkat ediyoruz.Arıcılarımızın üst düzey verim alabilmek için arılara en iyi şekilde bakmaları gerekli. Bunların yanı sıra arıların beslenmesi ve koloni yönetimleri hakkında da yeterli bilgiye sahip olmaları gerekiyor.Bir yıl boyunca, arılara belirli süreler içerisinde, sürekli bakım yapılmaya devam edilmeli. Ancak bunların sonucunda çok güçlü kolonilere sahip olabiliriz.
Bunu bir devam sorusu olarak görebilirsiniz. Arılar yok olursa insan nesli dört yıl sonra yok olur diye bilim adamları sürekli bu konuda uyarı yapıyorlar. Cengiz Manav’a göre sektörün gelecekteki konumu nasıl olur?
Bal arıları insan sağlığı için vazgeçilmez bir unsur. Hatta kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’de de arıların insanlar için şifa kaynağı olduğuna dair ayetler mevcut. Bal, insanlık tarihinin ilk ilacı ve vazgeçilmez gıdası. Günümüzde artık baldan sadece gıda maddesi olarak yararlanılmıyor. Bal kişisel bakım ürünleri ve sağlık ürünlerinin de içine girmeye başladı. Vücudun bağışıklık sistemini güçlendiren gıda katkılarından, ilaç olarak kullanılan drajelere kadar her yerde kendine yer bulmaya başladı. Tüketici de bu gibi ürünlere çok fazla ilgi gösteriyor. Bunun da hem biz bal üreticileri hem de insanlık için çok umut verici bir gelişme olduğunu söyleyebiliriz.
Sadece bal işi yapmıyorsunuz. Arıların ürettiği her şeyi pazarlıyorsunuz. Arı sütü, Polen de üretiyorsunuz değil mi?
Evet bal dışında arı sütü, polen, propolis, bitkisel içerikli ballar(çörek otlu, tarçınlı vb.) da üretiyoruz.
Polen ve arı sütü tüketimi gerçekten var mı? Ben mesela polenin gerekli değeri toplumda bulamadığını düşünüyorum. Arılar bizler için çiçeklerin tozunu toplayıp bunu minik minik toplar haline getiriyorlar ve bu doğal ya da organik ne derseniz deyin ürünü biz yeterince tüketmiyoruz. Siz ne dersiniz bu konuda?
İnsanlar bu konuda geçmişe nazaran daha bilinçli, satış istatistiklerimize baktığımızda her yıl polen tüketiminin arttığını gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.
Kaç ülkeye ihracat yapıyorsunuz? Ve ilk ihracatınızı hangi ülkeye yapmıştınız?
Şu an için 36’ya yakın ülkeye ihracat yapıyoruz. Bu konuda çalışmalarımız halen devam ediyor. Ülke skalamızı arttırmayı planlıyoruz. İlk ihracatımızı Amerika’ya yaptık.
Peki en fazla hangi ülkeyle çalışıyorsunuz?
Almanya, Suudi Arabistan, Japonya, Lübnan ve Amerika
Sizinle çalışmak isteyen firmalar size nasıl ulaşmalı?
Web sayfamızdan bize kolayca ulaşabilirler. Bunun dışında her yıl çok sayıda uluslar arası ( Çin, Dubai, Amerika vb. ülkeler başta olmak üzere) fuara katılarak, müşterilerimizle birebir iletişim kurmaya çalışıyoruz.
Burambal gibi başarılı bir firmanın CEO’su olarak bu alanda hayalleriniz nelerdir? Şu bir gerçektir ki herkes bir firmayı kurarken hayal de kurar. Sizin hayaliniz neydi? Ve bu hayaliniz devam ediyor mu?
Firmayı kurarken çok büyük hayaller kurup, hedefler belirlemedim. Tek amacım yapabileceğimin en iyisini başarmaktı. Biraz doğal bir süreç oldu bizimki. Piyasanın ve müşterilerimizin talepleri yönlendirdi bizi. Biz müşterilerimize çok değer verdik ve karşılığında da onlardan değer ve destek gördük.
Hayallerinize ulaşmanız ya da ulaşma yolunda olmanız çok güzel. Peki bu sektörde bir şeyler değiştirmek isteseydiniz bu değişim ne olurdu?
Son yıllarda işi bilen bilmeyen herkesin bal sektörüne girmesi nedeniyle balın kalitesinde bir düşüş yaşanmaya başladı. Büyük marketlerin reyonlarından, köşedeki bakkala kadar her yerde bal satılıyor. Biz üretimimizi Almanya gibi ciddi denetimlerin yapıldığı bir ortamda gerçekleştirsek de özellikle sosyal medyadaki doğal ve organik adı altındaki glikozlu, sahte, ucuz bal reklamları tüketicinin içine sinerek bal tüketmesini engelliyor. Öncelikle gerçek balın kalitesi oranında değer bulduğu bir tüketici zihniyeti oluşturulmalı, yani üretici olduğu kadar tüketici de bilinçli hale getirilmeli.
Peki, sektörünüzde sizi en çok zorlayan şey nedir? Yani bu ürün bazlı da olabilir tüketici bazlı da?
Tüketici kristalleşen yani donan balın sahte olduğunu sanıyor. Oysa gerçek bal donar. Bilinenin aksine sahte bal kristalleşmez. Bu konuda zaman zaman birtakım sıkıntılar yaşayabiliyoruz. Özellikle Türk müşterilerimizin bu konuda bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bunun dışında bilinçsiz üreticiler balda kalıntı yapacak bazı ilaçları kullanabiliyor. En kötüsü de kendisi dahi bu ilacın zararlarını bilmiyor.
Firmanızı sürekli değişim ve gelişim halinde görüyoruz. Çörekotlu Burambal’ın yanı sıra şimdi de Tarçınlı Burambal’ı ürün yelpazenize eklediniz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz, ürün çeşitliliği olarak devamı gelecek gibi geliyor bana.
Arge çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor. Kendimizi devamlı olarak yenilemek ve geliştirmek bizim için çok büyük önem arz ediyor. Yeni ve farklı ürünler ortaya koymak bir süreç gerektiriyor. Çalışmalarımız sonucunda içimize sinen, olumlu sonuçlar aldığımız ürünleri paylaşmaya devam edeceğiz. Dediğiniz gibi Çörekotlu balımızdan sonra Tarçınlı balımızı da artık herkes gönül rahatlığıyla tüketebilir.
Televizyon reklamlarınızı da sürekli Avrupa Türk televizyonlarında izliyoruz. Avrupa Türk televizyonlarına reklam vermek size ne kazandırdı?
Klasik pazarlama anlayışının yerini modern pazarlama uygulamalarının almasıyla modern hayatta reklam kavramı önemli bir boyut kazandı. Dünya özellikle son yıllarda çok hızlı bir değişim içerisine girdi. Ulaşım, çalışma standartları, ebeveyn olmanın getirdiği yükümlülükler vb. pek çok nedenden dolayı insanlar artık günleri çok hızlı tüketmeye başladı.Zamanı bu kadar kısıtlı olan tüketici saatlerce rafın önünde bekleyip ürün seçmekle uğraşmak istemiyor. Reklamlar sayesinde gerekirse önce dijital platformdan ürünü araştırıyor; daha sonra da ne alacağını bilerek, saatlerce elinde alışveriş sepeti dolaşmak zorunda kalmadan alışverişini tamamlayabiliyor.
Evet, gelelim biraz da dijital medyaya. Bildiğiniz gibi dijital medya yani internet ortamı firmalar için oldukça önem teşkil ediyor. Sizin de buna dikkat ettiğinizi biliyoruz. Çok dilli; Türkçe, Almanca ve İngilizce e-ticaret siteleriniz var. Bu da kurumsal olarak Burambal’ı bir dünya şirketi yapıyor. Fransızca, Çince siteler sırada gelecek mi?
Dünya özellikle de dijital platform çok hızlı gelişiyor. Biz de değişen ve gelişen dünyaya uyum sağlamayı kendimize düstur edinmiş bir firmayız. Bu nedenle her platformda yapabileceğimizin en iyisini ortaya koymaya çalışıyoruz. Pek tabi gerekirse tüm dillerde dijital platformda en önde yerimizi alacağız.
Biraz da Burambal’ı keyifle tüketen ya da bundan sonra tüketecek müşterilerinize gelelim. Tutus Media olarak Burambal’a sosyal medya hizmeti de veriyoruz ve sıkça; “Burambal’ı nereden bulabiliriz?” sorusunu duyuyoruz. Tüketicilere ne tavsiye edersiniz?
http://natural-honey-shop.com/ sitemizden müşterilerimiz ürünlerimizi temin edebilir. Ayrıca dünyanın pek çok yerinde de marketlerden ürünlerimizi bulabilirler.
Cengiz Manav Bey, güzel ve samimi sohbetiniz için çok teşekkür ederiz. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Biz bundan yıllar önce balımızı dünyaya tanıtmak adına bir yola çıktık. Öncelikle bana bu yolda destek olan, emeği geçen tüm Buram Bal ailesine teşekkür ediyorum. Sevdiğiniz işi iyi insanlarla yapınca başarı kendiliğinden geliyor. Ben iş yaşamında her zaman şu sözü kendime düstur edindim: “Uzandığın yer, yetişebildiğinden yüksek olmalı.” Biz büyük düşünüp ufak adımlar attık. Dünyanın neresinde olursak olalım bir Türk girişimci olarak ülkemizi layığıyla temsil etmeye devam edeceğiz. Sektörle ilgili tüm problemlerin en kısa zamanda çözülmesi ise en büyük temennimiz.